Popüler meslekler

Ülkemizde popüler meslekler hangileri? Lise öğrencilerinin ve mezunlarının tercihlerine bakılırsa şarkıcılık, oyunculuk ve futbolculuktan sonra doktorluk, mühendislik, hakimlik, öğretmenlik, hemşirelik. Peki bu meslekler neden gözde? Öncelikle çok kazandıkları için, sonra iş bulma imkanı daha fazla olduğu için. Peki, teknolojiyi hedefleyen bir ülkede parlak gençlerin, hatta tüm gençlerin teknolojik branşları hedeflemesi için ne yapılmalı? Bu mesleklerin daha fazla kazanması sağlanmalı. Devlet, hedeflediği alanlardaki mesleklerde artan sayıda işe alımlar yapabilir, seçilen mesleklerin özlük haklarında iyileştirmeler yapabilir. Özel sektörde bu alanların istihdamı için vergi indirimleri, teşvikler yürürlüğe koyabilir. Tüm parlak öğrencilerin tıp ve hukuk seçmesi, mühendisliği ikinci plana atması, teknolojide gelişmeyi hedefleyen bir ülkede doğru bir gidişat değildir. Herkes bilgisayar öğrensin, elektronik öğrensin isteniyorsa, bunun için meydanlarda çıkıp, bilgisayar öğrenin, kendinizi geliştirin demek yerine, bu mesleklerin daha fazla kazanması için düzenlemeler yaparsınız, talep kendiliğinden gelir. Tabii bu konularda sosyolojik araştırma yapıp bilimselleştirmek daha yararlı olacaktır. Ama görünen köy de kılavuz istemiyor.

Tıp eğitimi bu kadar ağır olmalı mı?

Üniversiteler öğrenci seçme sınavlarında tıp fakültesine girme hakkı elde etmenin ne kadar zor olduğunu bilirsiniz. Dönem dönem en gözde meslek, en gözde bölüm ünvanını başka bölümlere kaptırsa da tüm zamanların favorisi tıp fakültesine giden yol zorludur.

Kazandıktan sonra ise asıl çile başlar, kazanmak çok kolaydır, okumak hiç değil. Aynı kampüs içinde olan diğer bölüm öğrenciler, aynı yurtta aynı evde kalan diğer bölüm öğrencileri tıp öğrencilerinin inek olması gerektiğinden, sosyal hayattan uzak olduklarından, gece gündüz ders çalıştıklarından, haftalık ders sayısının çok çok fazla olduğundan dem vurur dururlar. Üniversitenin ahırıdır tıp fakültesi, bütün inekler ordadır.

Oysa ki orada da ne bildiğiniz yazılı, test türü sınavlarla ölçülür. Testte şanslı biriyseniz %30-40 bilgi ile mezun olmanız işten bile değildir. Disiplin dışı bir öğrenci olmasaydım bitirmek üzereydim, oradan biliyorum. Hiç çalışmadan 3.sınıfın sonuna kadar gelmiştim, ama başkasının yerine ingilizce sınavına girerek, derslere devam etmeyerek vs şansımı zorladım ve attılar, daha sonra çıkan aflara da başvurmadım. Çünkü tıp zordu, ben kolayca bitirecektim ama öyle olmamalıydı, zordu, zorlanan öğrenciler vardı, gece gündüz çalışanlar vardı, onlar hakediyorlardı, ben etmiyordum.

Daha tıp fakültesinin ilk günlerinde farmakoloji uzmanı çocuklarla tanıştım. Etraflarındaki hastalardan, sağlık personellerinden, kendi hayatlarından edindikleri bilgilerle tıpba girmeden yarı doktor olmuşlardı. Enjeksiyon yapan, pansuman yapan hatta küçük çapta ameliyat yapanlar bile vardı.

Neyse asıl konum şu ki: hekimlik, halk arasında bilindiği gibi dağlar kadar bilgiyi kafanda tutrarak yürütülen bir meslek değil, diğer bir çok meslek gibi, hatta bir çok meslekten daha basit bir şekilde veri-analiz mesleği.

Tıp bir adanma mesleği olmalı. En çalışkan, en yüksek puanları alan öğrencileri değil, doktor olmak isteyen öğrencileri seçmeliler. Özel yetenek sınavıyla alınmalı. Tıp eğitiminin ilk yıllarında gözlemci hocalar tarafından gözlenmeli, doktorluk yapamayacak kişilik yapısındakiler ya doğru yola kanalize edilmeli ya da eğitimden uzaklaştırılmalı. Askeri öğrenci, din adamı eğitimi gibi adanmış bir eğitim sürdürülmeli. Çocukların daha sonra kullanmayacakları, dağlar kadar bilgi sırf bölüm hocaları kendini önemli hissetsin diye öğrencilere yüklenmemeli.

Bilgisayar, internet, mobil teknolojilerin gittikçe her eve, her cebe girdiği bu günlerde eski eğitim sistemleri gözden geçirilmeli. Birebir bilgi yerine bilgiyi anlama, yorumlama, pratiğe dökebilme yetenekleri geliştirilmek üzere daha fazla mesleki bilgi verilmeli.

Ama en önemlisi doğru kişilikler seçilmeli.

http://www.memurlar.net/haber/132183/