EYT’ye hayır

Sistem karşıtı küçük çocuklar. Sistem varsa siz varsınız. Babanızın kuralları annenizin kanatları altında, hayatı beğenmeyip eleştirerek sistem muhalifi olmaya başlarsınız. Bu arada anneniz babanız ölse muhalifliğiniz altına çişini yapa yapa kaçar.

Kölelik zamanında efendilerle köleler arasındaki ilişkileri yöneten, kraldan çok kralcı köleler vardı, köleliğin kalkmasına en çok itiraz edenler arasında yer aldılar.

Sistem karşıtı olarak yaşıyorsunuz, asi çocuksunuz, ama sermayeden bir hak koparılacağı zaman ilk önce siz karşı çıkıyorsunuz. Tabii ki EYT sistemin dengelerini bozacak, sermayenin eline koz verecektir. Ama sizi 65 yaşında emekliliğe zorlayan da aynı sermayedir. Sermaye sizi, maliyetleri yükseltmemeniz için yaşama hakkı olmayan sülükler olarak görür. Ne kadar suyunuzu çıkarsalar o kadar verimli olursunuz. Verimlilik denen kavram nedir? Sanayii devrimi ve fordizm ile ortaya çıkmış idealize bir kavram. Ne için daha verimli olmalıyız, kim için daha çok kazanmalıyız? Tabii ki hiç bitmeyen düşmanlar için, rakipler için, bizim kötülüğümüzü isteyen insanlar için. Daha verimli olmak için fordizm insanları makine parçasına dönüştürdü. Şimdi robotlar ve yapay zeka bu iş gücünün yerine geçmek üzere. Peki şimdi nasıl verimli olacaksınız? Nasıl daha çok çalışacaksınız? Ben çalışkanım, devletim için, milletim için, takımım için, ailem için, şirketim için, kurumum için, ilçem için, apartmanım için vs daha çok çalışırım, asla vaktimi boşa harcamam, verimsizlik yapmam. Kendinizi iyi hissetmek ve hayatta tutmak için bu gibi idealleriniz olabilir. Oysa o ideallerinize temel olan devlet, millet, takım, aile, şirket vs bir gün size çok boş ve anlamsız gelecektir.

Yasalar çıkar eleştirirsiniz. İktidar bir karar alır eleştirirsiniz. Başkan, bakanlar bir konuşma yapar, dalga geçersiniz. Bir kurumun genel müdürü bir açıklama yapar, kimlerin eline kaldık dersiniz. Görünüşte sistemin muhalifisiniz. Sistem yanlış size göre. Sistem var ki muhalif olabiliyorsunuz. Oh ne al, hazır sistemi koy benim karşıma, ben açıklarını bulayım muhalif olayım. Gel sen yönet, sen kur sistemi, başkaları seni eleştirsin.

Sonra da bu kadar eleştirdiğiniz, açığını aradığınız sistemi, sermayeden bir cırmık koparmak isteyen EYT gibilerinin bozacağından korkup şiddetle sistem savunucu haline gelirsiniz.

Sistem gerçekten sosyal güvenlik primleriyle mi işliyor sanıyorsunuz? Her yıl bütçede sosyal güvenlik kendi bütçesini yapıyor, ülke bütçesine hiç katılmıyor mu sanıyorsunuz? Peki orada biriken para nasıl değerlendiriliyor, hangi yatırım araçlarına gidiyor, kredi vermek için, fonlamak için kullanılmıyor mu? Tazminat ödeyecek patronlar birden yük altında kalacaklar, peki bu zamana kadar yedikleri parayı neden biriktirmediler, biriktirdilerse onlarda çalışanın hiç mi payı yok? Çalışan üzerinden yapılan tek kazanç sosyal güvenlik primi ve vergiler mi sanıyorsunuz? Bir çalışanın, toplam verimlilik oranı ile ne kadar servete yol açtığını, gelirde ne kadar payı olması gerektiğini hesaplayabilir misiniz? Çalışanlardan gelmiyorsa bir ülkenin geliri nereden geliyor?

Benim işim var iyi kazanıyorum, zaten EYT yaşında emekli olmam, EYT’ye karşıyım. Peki işi olmayan, ileri yaşta iş de bulamayacak olan yaşamasın mı? Bu kadar mı sistem savunucusunuz, yoksa o sermaye siz misiniz? Karınca mısınız siz, tekrar düşünün, ağustos böceği olmayasınız?

Hakkıyla ya da üç kağıtla engelli raporu alarak emekli olan, sonsuz geliri olduğu halde gelir beyan etmeyip yeşil kart gibi hizmetlerle devletten faydalanan, baba parası ile rahatlıkla okuyabilecekken burs alan, işi daha iyi ve dürüstçe yapabilecek başka firma varken tanıdık ya da rüşvet yardımı ile ihale alan insanların sayısını, sisteminize getirdiği yükü biliyor musunuz? Bunları düzeltebilir misiniz yoksa sadece tweet atıp, makale yazıp, video çekip, kahvede konuşup muhabbet ratingi mi ararsınız?

Sermaye size hiç bir hakkınızı gönüllü olarak vermeyecektir. Her geçen gün çok daha verimli sistemler geliştirilmiş olmasına rağmen çalışan insanların hakları ve gelirleri asla artmamaktadır, artmayacaktır. Bu mücadelede sermayeden koparılabilen her hak mübahtır. Çünkü sermaye de size öyle bakmaktadır. Sizden alınan her vergi, her harç, her komisyon, her faiz aslında makul bir dayanağa değil, sizi sistemde bırakmaya yetecek şekilde belirlenmektedir. Ekonomi okurken bir malın fiyat hesabında maliyetten bahsedilir, oysa mal sadece sizi alabilirin sınırında tutacak şekilde belirlenir. Siz de bu arada komşunuzdan, lise arkadaşınızdan, bacanağınızdan daha iyi konumda olduğunuz için boş boş övünür durursunuz.

Cehennemde türklerin kazanı başında zebani olmadığı fıkrası aslında sermaye cehenneminde, çalışanın kazanı başında zebaniye ihtiyaç olmadığı şeklindedir. Siz birbirinizi aşağı çektikçe sermayenin sizi sistemde tutmak için oluşturduğu kültür dünyasına çok fazla özen göstermesine bile gerek yoktur.

Aferin size.

Enayi olma korkusu

İngilizce karşılığı sucker mı acaba? Kötü bir kelime sucker, hep bir aşağılama seebebi. Ama bizdeki enayinin karşılığı olur mu bilmiyorum.

Salak, gerizekalı, aptal, boynuzlu, aldatılmış, yavşak, hödük vs değişik açılımları olabilir belki ama ana kelime “enayi” bence.

İnsanlar enayi olmaktan korkuyorlar. Kötülüklerin en büyük sebebi bu.

Bir insana, durup dururken bir kötülük yapmak istemiyorsunuz (nörolojik hastalıklar konu dışı). Normalde kötü olmaktan kaçınıyorsunuz bile. Ama enayi olma korkusu, yapacağınız bir eylem sonunda enayi olarak görülme korkusu, o eylemi yapmanızı engelleyen en büyük güç. Ya da yapmazsan enayi olarak görüleceğini sandığın bir eylem kaçınılmaz görülüyor.

Bir alışveriş yapmak üzeresiniz. Fiyatı nasıl belirlersinizi? Acaba satıcının verdiği fiyat uygun mu? Yoksa kazıklanıyor musunuz? Kazıklandığınızı sizden ve satıcıdan başka hiç kimse bilmeyecek bile olsa, enayilik duygusu alışveriş kararınızdaki en büyük etken olacaktır.

Neden iyilik yapmıyoruz? Oyun teorisini çok iyi bildiğimiz için. Enayilik duygusu aslında oyun teorisinin konusu içinde gibi görülüyor. Oysa oyun teorisi diye yeni bir şey yok. Asıl ilke enayilik. Rakibin yapacağı hamle sizi enayi durumuna düşürecekse, buna karşın sizin de karşılık bir hamle yapmanız gerekir. Oyun teorisi enayi olmama teorisidir.

Neden iyilik yapıyoruz? Bunu enayi teorisi ile açıklamak istemiyorum, tersten yaklaşımla açıklanabilir (tanrı gözünde enayi olmama, diğer insanların gizli gizli iyilik yapması nedeniyle enayi durumuna düşme, iyilik yapmadığım ileride anlaşılırsa enayi durumuna düşersem vb) ama benim burada aradığım kötülüklerin sebebi.

Hiç kimse görmezken (inananlar için, tanrıdan başka hiç kimse görmezken) neden mükemmel iyi bir insan olarak davranmak yerine 50-50 (fifti fifti) iyi-kötü, hatta kötülüğe meyilli bir insan olarak davranıyoruz. (artık her an heryerde bulunan güvenlik kameraları, insanların, kimse görmezken enayi olmamak için kötü, hırsız, ahlaksız, sapık vs davranması ihtimalini azaltıyor)

Kimse görmezken hayvana bir tekme atmak, ispatlayamayacağından emin olduğunuz karşı cinsi taciz etmek, piyasada tekel iken istediği fiyatı çekmek vs hemen hemen her kötü hareketi enayi olmama duygusu ile açıklayabiliriz.

Çözüm enayilikte.

Sorun açıklayalım.