Okuyucuları salak sanmaktır.
Evet, kabaca ve basitçe, olan budur.
Aslını okudukları dilde, kelimelerin birden fazla anlamı olduğunu bilirler, bu anlamlardan bazılarının sözlüklerde bulunmayan, döneme özgü, kültüre özgü kavramlara karşılık geldiğini bilirler. O kelimenin sözlükteki en yakın, en açık, sağ duyuya en uygun karşılığı olan Türkçe kelimenin ise, bu anlamları ifade etmek şöyle dursun, tamamen yanlış anlamalara yol açacağını sanırlar.
Oysa okuyucu bu kadar salak değil. O çevirdiğiniz kitabı okumak için satın alan okuyucu, çok hassas olduğunuz kelimeyi, sizin çeviriniz üzerinden, bir şekilde yazarın kastettiği anlamıyla anlayacaktır. Bunu kolaylaştırmak için bir dipnot ya da son not ekleyebilir ya da küçük bir sözlük hazırlayabilirsiniz. Ama yapacağınız en kötü şey yeni bir kelime üretmektir.
Yeni kelime üretmenin yeri çeviriler değildir. Çevirilerde çevirmen görünmez olmalıdır, hiç bir şekilde kendi aklını araya katmamalıdır. İlla katmak istiyorsa bol bol çirkin dipnotlar eklemek suretiyle yapabilir. Ama kesinlikle yeni Türkçe kelime üretmemelidir.
Yeni Türkçe kelime üretmek isteyen çevirmen, (üzgünüm ama; sıkıyorsa) kendi kitabını yazmalı, kendi eseriyle, çok sevdiği yeni kelimelerini okuyucuların kullanımına sürmelidir.
İster profesör olsun, ister usta bir yazar, hiç bir çevirmenin çeviri üzerinden öztürkçecilik yapmaya hakkı yoktur.